Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye’de öldürülmesine ilişkin haberleri ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Seyhan Avşar, T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Candan Yıldız’a açılan soruşturma davaya dönüştü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı gazeteciler hakkında iddianame hazırladı. Gazetecileri ‘örgüt propagandası yapmak (TMK 7/2)’ ve ‘yanıltıcı bilgiyi alenen yaymakla (TCK 217/A)’ suçladı. Gazetecilerin 8 yıla kadar hapsini istedi.
Savcılık iddianamede, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in ‘terör örgütü mensubu’ olduğunu iddia etti. Bu isimlerin “Güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele kapsamında etkisiz hale getirdiğini” kaydeden savcılık, “İki ismin güvenlik güçleri tarafından katledildiğini belirtmenin” suç olduğunu savundu.
Buradan yola çıkan savcılık Seyhan Avşar’ın yaptığı dört paylaşımla “PKK/KCK/YPG/YDG-H – silahlı terör örgütünün nihai amacı olan bölücülük faaliyetini bilinçsel olarak hem meşru gösterme hem de yayma amacı taşıdığını” iddia etti.
Doğan Akın ve Candan Yıldız’ın da T24’te yayımlanan haberle suçlandı. Savcılık Akın ve Yıldız’ın halkı yanıltarak algı oluşturmaya, devletin kurum ve organlarına duyulan güveni olumsuz etkilemeye çalıştığını belirtti. Halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle hareket ettiklerini savundu.
Ne olmuştu?
T24, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in öldürülmesini 20 Aralık'ta, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nin açıklamasıyla ve derneğin "Kuzey ve Doğu Suriye'deki gelişmeleri takip eden basın emekçileri Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, Tişrîn Barajı ve Sirîn beldesi arasındaki yolda hedef alındığı" yönündeki ifadeleriyle herhangi bir yoruma yer vermeden haberleştirmişti.
Haberde, DİSK Basın İş'in "Gazetecileri hedef alan saldırıları kınıyoruz. Filistin'de ve Suriye'de savaş bölgesindeki gazetecilerin ölümünden sorumlu olanlar adalet önünde hesap vermelidir" açıklamasına yer vermişti.
Seyhan Avşar da gazetecilerin öldürülmesi sonrası “Dünden beri kendime gelemiyorum. Yazıp yazıp susuyorum. Acının en dibinde yazmak mı doğru yoksa köşeye çekilip o anı yaşamak mı bilemiyorum. Ama artık içime sığmıyor bu acı. Dün iki gazeteci meslektaşımız üzerlerine atılan bomba nedeniyle yaşamını yitirdi. Siyasiler suskun, gazeteciler suskun, STK’lar suskun. Bir insanın haklarını savunmak için bizlerle aynı görüşü paylaşmasına, bizlerle aynı gazetecilik tarzını benimsemesine gerek var mı? Neye ve kime göre ‘teröristiz’ bizler? Ne kadar çabuk benimsiyoruz birilerinin o ötekileştiren söylemlerini. Bugün Sinan Ateş’in hakkında aynı dünya görüşünü savunduğumuz için mi sahip çıkıyoruz? Ya da dünya görüşünü asla benimsemediğimiz bir gazeteci öldürüldüğünde ne yapacağız? Susacak mıyız? Adalet arayışımız, hakikat inancımız insanların durduğu yere, geldikleri mevkilere göre mi değişecek? Yazık bize çok yazık dün bu topraklarda doğup büyüyen iki gazeteci SİHA’larla katledildi. Onlar katledilirken sustuk, sustukça küçüldük” diye yazmıştı.
CİHAN BİLGİN VE NÂZIM DAŞTAN’IN ÖLDÜRÜLMESİ
Savcılık 'haklarında kayıt var' dedi, avukat kayıtları çürüttü
9 Ocak 2025
(HA)